19'dan Çok Önce, 23'ten Sonsuza

100. YIL DÖNÜMÜNDE 19 MAYIS 1919’u ANLAMAK…

Dr. Orhan ÇEKİÇ

Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs 1919 Pazartesi günü Samsun’a çıkışı, genel olarak Türk Kurtuluş Savaşı’na giden sürecin başlangıcı kabul edilir. Ne var ki, bu atamayla Sultan Vahdettin’in neyi amaçladığı hala günümüzde bir tartışma konusu olarak sürüp gitmektedir. Oysa bu konunun ne olduğu hususu, Osmanlı ve Cumhuriyet arşivlerimizdeki belgelerle son derece açıktır. Buna rağmen, Cumhuriyet ve Atatürk karşıtı kimi çevreler, ısrarla bu belgeleri görmezden gelirken, yeni yetişen nesillerin gerçeği öğrenmelerinde en temel kaynak teşkil etmesi gereken Tarih kitaplarımızda da bu belgeler ne yazıktır ki yer almamaktadır.

“Kurtuluş Savaşı’nın asıl planlayıcısı, Mustafa Kemal’i Samsun’a göndererek, bir direnişin örgütlenmesini sağlayan Sultan Vahdettin’dir!”görüşünün ortaya atılmasının nedeni budur. Bu savın gerçek dışı olduğunu kanıtlayan belgeler, adeta cımbızla ayıklanır gibi arşivlerden çekilince, meydan Cumhuriyet ve Laik düzen karşıtı bir takım karanlık çevrelerin desteğindeki, kendini “Tarihçi” zanneden çığırtkanlara bırakmıştır.

Bu nedenle, Türk Ulusu’nun önemli bir kesimi, bugün, 100. Yıldönümünde bile 19 Mayıs 1919 gerçeğini kavramaktan uzaktır. Oysa aşağıda birer satırla değineceğim ve ayrıntılı belge ve açıklamalarını”1919 Samsun’dan Erzurum’a. Kaynak Yayınları” kitabımda verdiğim gibi, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a gönderilişi, Sultan Vahdettin’in planladığı bir konu olmayıp, İngilizlerin talebi üzerine, zorunlu olarak yerine getirilen bir eylemdir.

  1. İngilizler, Saray’a 21 Nisan 1919 günü bir nota vererek, Samsun yöresinde Türklerin Rumlara ve Ermenilere katliam yaptıklarını ya bu duruma müdahale etmemizi aksi halde kendilerinin Samsun’a çıkacaklarını bildirdiler. Amaçları Samsun’a çıkmaktı. Bahane arıyorlardı. Eğer bu nota belgesi Tarih kitaplarımızda yer alsaydı, bu konunun gerçeği derhal anlaşılır, Mustafa Kemal’in Samsun’a bir Kurtuluş Savaşı yapmaya değil, tam tersi, Türkler bir takım taşkınlıklar yapıyorsa, bunu engellemek üzere gönderildiği anlaşılırdı .
  2. Mondros Ateşkes Antlaşması 30 Ekim 191B’de imzalanmış, ordularımız düşmana teslim edilmişti. Mustafa Kemal 16 Mayıs 1919’da, yani orduların tesliminden altı buçuk ay sonra Samsun’a gönderildi. Eğer amaç kurtuluş savaşını başlatmak olsaydı, ordular olmadan bu nasıl başarılabilinirdi.
  3. Sevr Antlaşması’nın ilgili hükümleri Tarih kitaplarımızda yer alsaydı, Karabekir ve Ali Fuat Paşa’ların neden Anadolu ‘ya gönderildiklerini, hangi gerekçelerle 50.000 jandarmanın silah altında bulundurulduğunu öğrencilerimiz ve okurlar kolayca kavrarlar, bugün propagandasının yapıldığı gibi, bunun Sultan Vahdettin’in bir hesabı sonucu olmayıp, Sevr’in amir hükümleri gereği olduğunu görürlerdi.
  4. Padişah onayından geçen “Mustafa Kemal’in Görev Yetki Belgesi”nin orijinali kitaplarımızda yer alsaydı, bu yetki alanının sonradan yapılan tahrifatla genişletildiği derhal görülürdü. Nitekim bu tahrifatın farkına varan Harbiye Bakanı Şakir Turgut Paşa belgeyi onaylamayacak, ısrarlar üzerine, mühürleyecek fakat mührün üzerine imza atmayacaktı. Üzerinde imza olmayan bu belge kitaplarımızda ter alsaydı, iddia edildiği gibi M. Kemal Paşa’ya geniş yetkiler verilmediği, bunların padişahın haberi olmadan eklendiği görülürdü.

Bu ve benzeri gerçekler göz ardı edilerek, yanlış ve yanlı bir tarih anlayışı halkımıza ısrarla sunulunca iş sanatçılarımıza ve aydınlarımıza düşmüştür. Çünkü Atatürk’ün en veciz şekilde ifade ettiği gibi “Sanatçı, alnında ışığı ilk duyan kişidir”.

“19’DAN ÇOK ÖNCE, 23’TEN SONSUZA”, işte bu anlayışın eseridir.

Emeği geçen herkesi yürekten kutlarım.